4. Ceza Dairesi 2021/6106 E. , 2021/20457 K.
KARAR
İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık …’in , 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184/1, 43/2,62, 50/1-a ve 52/2 maddeleri gereğince 7.600 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Gaziosmanpaşa 19.Asliye Ceza Mahkemesinin 09/03/2020 tarihli ve 2019/158 esas, 2020/145 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 22/01/2021 gün ve 2021/5033 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; a) Adlî para cezasına..” çevrilebilir şeklindeki, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Süreli Hapis Cezası” başlıklı 49. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır.” şeklindeki düzenlemelere rağmen, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184/1 ve 43/2. maddeleri uyarınca verilen ve kısa süreli olmayan 1 yıl 15 gün hürriyeti bağlayıcı cezanın, seçenek yaptırım olarak adlî para cezasına çevrilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde;
1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19/06/2012 gün ve 13/125-236 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından biri yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması olanaklı değildir. Nitekim 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/8. maddesine göre de savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma nedenlerindendir.
Maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması halinde, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; Sanık hakkında TCK’nın 184/1 ve 53/1. maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı halde ek savunma hakkı tanınmadan TCK’nın 43/2 maddesi uyarınca ceza artırılarak, CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması, hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada şimdilik bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2) Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 23/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.